Her yönüyle yemek çekleri ve kartları
Yemek çeki deyip geçmeyin, bunca konuşulması bunca haber yapılması boşuna değil. Yeme içme işletmelerini çıldırtan komisyon oranları mı dersiniz, yeni nesil yazar kasa entegrasyon sorunları mı dersiniz... Nereye dokunursanız, bin ah işiteceğinizbir sektörden bahsediyoruz.
Dile kolay, bu günlerde yaklaşık 3 milyon kullanıcı ve yıllık yaklaşık 3 milyar dolarlık bir sektörden bahsediyoruz. Ülkemizde ilk ortaya çıkışı, yemek çekleri olarak, 1992 yılına rastlıyor. Yasal düzenlemelerin 1995 yılında yapılmasıyla da yavaş yavaş yaygınlık kazanmaya başlıyor. 1997 yılında çeklerin karta dönüşmesi ise hızla yaygınlaşmasını sağlıyor.
Yaygınlaşıyor fakat bir türlü yasal mevzuatta stabil bir yer kazanamıyor. Fiş verilecek mi verilmeyecek mi faturası ne zaman kesilecek belirsizlikler hep var.2004 yılında, 2008 yılında yapılan düzenlemeler sürüp gidiyor. Tam oturdu derken bu sefer de Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihazlar (YN ÖKC) süreci başlıyor. Fakat asıl çözümün yeni nesil yazarkasayla geleceği; şimdiden sahadaki uygulamalarla kendini gösteriyor.
Sistem oturdukça aslında küçük esnafın yüreğine de oturuyor. Dünyanın hiç bir yerinde olmayan komisyon oranlarıyla yemek çeki firmaları sonu mahkemede bitecek bir sarmala doğru savruluyor.İTO, ATO gibi önemli kurumlar yıllardır; üçü yabancı (Fransız),biri yerli olan bu dört büyük yemek kartı firması ile görüşmeler yürütüyor. Amaç esnafın üstündeki komisyon yükünü bir nebze azaltmak. Günümüz koşullarında %8-12 arası komisyonlarla, nerdeyse işletmelerin olabilen karının yarısına ortak durumdalar. Avrupada %2-3 olan bu oranlar en başta bizde de böyleydi. Arz /talep ve serbest piyasa koşulları derken buralara kadar geldik.
“Yiğidi öldürhakkını ver!” demişler: Bu sadece yemek kartı firmalarının sorumlululuğu değil. Sert rekabet koşullarında,birbirlerindenmüşteri alabilmek için yemek kartı satınalan firmalara iskonto uyguladıkları; bu iskontoları da esnafa yansıttıkları bilinen bir durum. Bu iskontalar ortadan kalkmadığı sürece komisyonların düşmesini beklemek iyimserlik olur. Fakat iskontolar kalksa bile yasal düzenleme olmadan komisyonların düşmesini beklemek başka bir çeşit iyimserlik olur Anlayacağınız yine iyi düşünülmüş ve sektörün dengelerini hesaba katan bir yasal düzenleme gerekiyor.
Bu arada; Tüm restoranlar,lokantalar ve Tedarikçiler Derneği (TÜRES)ise kararını vermiş; komisyon oranlarının çok yüksek olduğunu, 27 Aralık 2017 tarihine kadar komisyonlarla ilgili bir iyileştirme olmazsabir günlük bir boykot uygulayacaklarını söylüyor.
Yemek çeklerinin komisyon oranları dışında bir diğer sorun cihazlar için ödenen yüksek depozito bedelleri ve servis bakım ücretleriydi. Yeni nesil yazar kasalar ile bu sorun kesin olarak ortadan kalkıyor. 30 Eylül tarihinde çıkan sonÖKC tebliği, yemek çeki firmalarının istisnasız tüm YN ÖKC’lerdeçalışır hale gelmesi için 1 Nisan 2018 tarihini işaret etti.
Bu tarih aynı zamanda; restoran programı kullanan işletmelerin, kullandıkları programı YN ÖKCile entegre hale getirmiş olup/olmadığının vergi dairelerince kontrolüne başlanacağı tarihtir.
Bir başka toz bulut alan burası: Hangi yemek kartı firması, hangi yazar kasa ile entegrasyon yaptı, yapacak, sahaya çıktı, çıkacak bilen yok. Kimi yemek çeki firması kendi iç süreçlerinden dışarıdaki entegrasyonlara bakacak zaman bulamıyor, kimisi ise yapmış olduğu entegrasyonlarla ne satarsam kardır hesabı yapıyor. Oysa tebliğler açık tüm yemek kartları, tüm yeni nesil yazar kasalarda çalışması gerekiyor. Eğer bir erteleme olmazsa -ki bu sefer olmayacak gibi görünüyor- tüm bu toz bulutunun 1 Nisan 2018’de dağılması gerekiyor. Erteleme olmaz ve bu işler çözülmezse yine esnaf zarar görecek gibi görünüyor. Bekleyip göreceğiz, bakalım daha neler olacak.