İyi ki varsın teknoloji!
Bugünlerde antika olarak çok değerlileri bulunan ‘daktilo’ vardı bir zamanlar hayatımızda. Özellikle ticaret lisesinden mezunlar veya kursa gidenler 10 parmak yazabilirdi. Onlar, gıptayla bakılan kişilerdi. Önemli bir özellikti, işe girişleri garanti gibiydi. Daktilo kullananların mutlaka bir de ‘daksil’leri vardı. Hata yaptıklarında, onca yazıyı baştan yazmak yerine ‘daksil’leyip, düzeltirlerdi…
Masa üstü bilgisayarın iş hayatına girmesiyle, ‘daktilo dönemi’ kapandı. 10 parmak daktilo yazabilenlerin forsu kalmadı. Pek çok kişi iş bulabilmek için bilgisayar kurslarına gitmeye başladı. Ders, bilgisayarın fişe takılması ve açma/kapama tuşuna bir kez basılması üzerine notlarla başlardı. Özellikle orta yaş üzeri için bu son derece zor bir işti bu. Excel kullanabilenlerse parmakla gösterilirdi. Kariyer basamaklarını hızla çıkabilmek için, Excel gerekliydi. Şimdilerde bilmeyen yok gibi. Geçişi kimileri için sancılı olsa da bilgisayar işleri basitleştirdi, hayatımızı tamamen değiştirdi.
Ve yine bir zamanlar… AKM’de, iskelede, anıtta, kordonda, Kızılay Gima’da… Buluşma planı yapıp, bekleyip geri dönmüşlüğümüz, beklerken hep ‘acaba gelecek mi?’ endişesi taşımışlığımız, beklenen gelene kadar da asla emin olamayışımız var pek çoğumuzun. Böyle bir nesil, böyle nesiller var. Başa gelen türlü aksiliklerle gelemeyişlerin en dramatik örnekleri Türk filmlerine az malzeme yaratmamıştır. Taa ki cep telefonları hayatımıza girene kadar.
Sonraki dönem, şimdiler… Hiç istememelerine rağmen, yurt dışındaki yakınlarla görüşebilmek için akıllı telefon ve tabletlerle tanışınca annelerimiz… Ya da yine istemeye istemeye belki de mahalle baskısına karşı koyamayınca babalarımız… Çeşitli uygulamalar ki -çoğunlukla ilk adım Facebook, kişiye göre değişir ama ikinci adım oyun siteleri- telefonlarında yerini alınca… Yaşam koçu, oyuncu koçu gibi kavramlardan sonra bizim de hayatlarımıza telefon koçluğu gibi bir misyon girdi. ‘Yine güncelleme diyor, nasıl yapacağım?’, ‘Bu ses nereden çıkıyor anlamıyorum’ gibi konularda destek vermek de elbette görevlerimiz arasında. Sabırla, hiç sıkılmadan, yardımcı olalım onlara; yaşımız ilerledikçe, teknolojik gelişim hızı karşısında aynı zorlu yollarda yürüyeceğimizi unutmadan.
Pek çok kişinin, cep telefonu kullanmayı reddettiği ve bu reddedişi bir ‘duruş’ haline getirebildiği zamanlar vardı... Popüler kültüre bir karşı geliş niteliği taşıyan bu duruşu şimdilerde koruyabilen yok gibi. Adım sayarını kullanıyor, su içmeyi hatırlıyor, adres buluyor, işletme yönetiyoruz cep telefonlarının mobil uygulamalarıyla. Yenilik her zaman biraz korkutucu. Ama sağladığı konfor, kazandırdığı zaman ve hayatımıza katkısı inanılmaz. Bir adaptasyon süreci var, ama buna değer. Yapamam demeyin, kendinize güvenin…
İyi ki varsın teknoloji, hoş geldin 2020.
2020’de hepinize bol teknolojik günler…